28 Aralık 2010 Salı

TARAFTARLIĞIN YÜCE COŞKUSU


İş spora gelince, en büyük taraftar biziz. İsyan eden, birşeyleri görmezden gelemeyen, 
takımını savunan, takımıyla yorulan ve ağlayan... Öyle yüce bir duygu ki bir takıma ait 
olma duygusu, belki de bundandır cebimizde üç kuruş olmasa bile, takımımızın 
galibiyetinin bize dertlerimizi unutturması. Diğer yanda ise, ülkemizde olan biten birçok şeye kayıtsız kalabiliyoruz taraftarlar olarak. Galatasaray’ın, Fenerbahçe’nin, Beşiktaş’ın taraftarıyız ama ülkemizin taraftarı değil miyiz acaba? Takımımızla ilgili bir haber görünce televizyonun sesini açarken, hoşumuza gitmeyen bi haberin sesini kısmamız da bundandır belki de... Takımımıza aitiz, ama ülkemize ait değil miyiz?

Uyuyoruz ve uyutuluyor muyuz ?


13 Aralık 2010 Pazartesi

Galatasaray sınıfta kaldı

11 Aralık 2010 Cumartesi günü Ali Sami Yen, Lig mücadelesinde(!) son kez ev sahipliği yaptı. Ali Samiyen'e veda gecesi niteliğinde olması gereken gecede, Galatarasaray da taraftar da sınıfta kaldı. Yıllarca sayısız maça ev sahipliği yapan ve başarılara imza atan, adeta Galatasaray'ın "Mabedi" olan kaleye böyle bir veda yakışmadı. Gelen başarısızlıkla birlikte tribünlerden "Sami Yen hakkını helal etmiyor" sesleri yükseldi.  Evet, Sami Yen hakkını helal etmezdi şüphesiz, ama sanmıyorum ki stadın yıkımını başlatan taraftara helal ederdi...


Bir Galatasaray'lı olarak söyleyebilirim ki, evet başarısız bir lig geçirdik, oynamadık, takım ruhundan sınıfta kalmış futbolcularla ve yönetimle nice maçlara imza attık ama bütün bu koşullara rağmen, Sami Yen böyle bir vedayı haketmedi. Galatasaray taraftarı da en az yönetim kadar suçlu ilan etti kendini. Hani "haklıyken haksız duruma düşmek" diye bir deyim vardır ya, işte o deyim vuku buldu Galatasaray taraftarında. Artık yönetim ne kadar suçluysa bu takımın başarısızlığında, taraftarlar da o kadar suçlu kanımca. Dozerden önce yıkımı başlatan Galatasaray taraftarı, bu veda size hiç ama hiç yakışmadı!